bianet’te İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin imzalanışının 66. yılında 90’lara ‘’tersten bakmak’’ istedik. 90’ların Hak Mücadeleleri dizisine bugün başlıyoruz.
Son yıllarda, baş döndürücü Türkiye gündeminde her gün duyar olduğumuz ‘’90’lara geri mi dönüyoruz?’’ sorusu 90’lardaki hak mücadelelerinin adeta üstünü örtüyor.
Durduğu yer fark etmeksizin, herkes ‘90’lara geri mi dönüyoruz’ sorusunun fırsatını kolluyor, hepimiz sorunun manasını hemen anlıyoruz. İçerik ve ima farklı olsa da, soru ve tespit aynı olumsuzluğu içeriyor: 90’lar çok kötüydü.
Evet, 90’lar çok kötüydü. 90’larda gazeteci olmak çok zordu, gördüğümüzün, tanık olduğumuzun, bildiğimizin kimselere aktarılamadığı, dahası aktarılanın çoğunlukla yalan olduğunu yıllar sonra herkesin gördüğü, olan biteni olduğu gibi anlatan Kürt gazetecilerin, gazete dağıtıcılarının öldürüldüğü, gazetelerin bombalandığı günlerden geçtik. O günleri gazeteci olarak hatırlamak insana başka bir yük veriyor.
90’lar savaş, ölüm, işkence, kaybedilme, sürgün, hapishaneler, yargılamalar, köy boşaltmalar, yerinden yurdundan edilme, göç, baskı, rafa kalkan özgürlükler demekti. Çok çeşitli terminoloji, yaklaşım, çözüm ve çözümsüzlüklerle karşımıza çıkan bütün bu sorunlar ve durumlar doğru, gerçek ve hakikat. Ama hepsi bu kadar mı?
90’ların Hak Mücadeleleri dosyası ‘’hepsi bu kadar değil’’ diyor, hepimizi bugünle de bağ kurarak, neyin ne kadar hayal edilebildiğini, gerçekleştirildiğini, kazanıldığını, hangi ilk adımların atıldığını aktarmaya çalışarak 1990’lar yolculuğuna davet ediyoruz.
Dosyanın kapsadığı 10 yılın Türkiye’sinden kısa kısa notlar paylaşalım.
90’larda 17 Nisan 1993’e kadar Turgut Özal, sonrasında Süleyman Demirel cumhurbaşkanı idi.
Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit 1990-1999 döneminde başbakanlık yaptılar.
1990-1999 arasındaki 10 yılda 11 hükümet kuruldu. Anavatan Partisi (ANAP), Doğru Yol Partisi (DYP), Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), Refah Partisi (RP), Demokratik Sol Parti (DSP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bu hükümetlerde yer aldılar.
İlk iki hükümette tek başına ANAP vardı. 1999’ın ilk beş ayında DSP azınlık hükümeti işbaşındaydı. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in 5-30 Ekim 1995 raaındaki azınlık hükümeti ise güvenoyu alamamıştı. Dolayısıyla 120 aylık bu dönemin 92 ay 3 gününde işbaşında koalisyon hükümetleri vardı.
90’ların yedi hükümeti sırasıyla DYP-SHP, DYP-SHP, DYP-CHP, DYP-ANAP, RP-DYP, ANAP-DSP, DSP-MHP-ANAP koalisyonlarıydı.
Türkiye 90’larda üç genel seçim yaşadı; 18 Nisan 1999 seçimlerinde CHP barajı aşamadı, parlamento dışında kaldı. 90’ların diğer partileri DSP, MHP, ANAP, DYP ve Saadet Partisi de 3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 10 barajının altında kaldılar. MHP dışındakiler o günden bu yana Meclis’te yoklar.
Anayasa Mahkemesi 90’larda 15 siyasi parti kapattı. 1991 genel seçimlerinde SHP listesinden seçilen 18 Kürt milletvekilinin katıldığı Halkın Emek Partisi (HEP) 1993’te kapatıldı. Özgürlük ve Demokrasi Partisi yine 1993’te, Demokrasi Partisi ise 1994’te kapatıldı. Bu Kürt siyasi hareketinin sonraki yıllarda da devam edecek kapatılma serüvenin başlangıcıydı.
Orgeneraller Necip Toruntay, Doğan Güreş, İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu 90’ların genelkurmay başkanlarıydı.
90’lar Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt ve Van, Adıyaman, Bitlis ve Muş’ta Olağanüstü Hal (OHAL) yönetimiyle geçti. Anayasanın yerine geçen OHAL yasası ve OHAL Valiliği hüküm sürdükleri alanda her türlü baskı ve ihlale imkan veriyordu. Özetle, iki devlet iki anayasa vardı.
90’larda OHAL denince ‘’orası’’/ ‘’bölge’’ anlaşılırdı. Kimsenin aklından ‘’orası neresi’’, ‘’hangi bölge’’ demek geçmezdi, çünkü herkes orası neresi bilirdi. ‘’Kürdistan’’ demek de en hafifinden kendini cezaevinde bulmak anlamına gelirdi.
Var olan darbe anayasasını da aşan, her türlü yetkiyle donatılan OHAL bölgesinin süper valileri sırasıyla şu isimler oldular: Hayri Kozakçıoğlu, Necati Çetinkaya, Ünal Erkan, Necati Bilican, Aydın Arslan ve Gökhan Aydıner.
90’ları düşünürken, Süper vali olarak 4.5 yıl ile en uzun süre görevde kalan Hayri Kozakçıoğlu’nu özel olarak anmak gerekiyor. Kozakçıoğlu, Basın Konseyi’nin davetiyle İstanbul’da gazetecilere bir brifing vermeye gelmişti. Dehşetle hatırlıyorum. Örneğin, korucu sisteminin yararlarından söz ederken, koruculara ödenen maaşların ekonomiye nasıl katkı verdiğini uzman bir ekonomist titizliğiyle anlatırken sevinmemizi bekliyordu. Nasıl katkı vermişti? Korucular ilk ellerine para geçtiğinde Rambo –tabii bunu o söylemiyordu ama biz biliyorduk- filmleri seyretmek için televizyon ve video alıyorlardı öncelikle. ‘’Bölge’’deki subaylar, polisler de OHAL tazminatlarıyla arabalarını yeniliyor, kışlık evden yazlık eve uzanan gayrimenkul yatırımı yapıyorlardı. Özetle, korucular, ordu ve polis sayesinde beyaz eşya, otomotiv sanayi ve de inşaat sektörü yükselişteydi.
Kozakçıoğlu brifinginin asıl amacı gazetecilere nasıl haber yapacaklarını dikte etmekti. Şöyle demişti Süper Vali mealen: ''İsveç Milli Takımı ile Türk Milli Takımı’yla maç yapınca Türk Milli Takımı’nı tutmuyor musunuz; terörle mücadelede de aynen öyle, Türkiye’yi tutacaksınız.''
Tabii ki, Süper Vali ile bu önerisini tartışmadık. Hatta, haberciler değilse bile genelde anaakım medya süper valinin brifingiyle istikametini pekiştirdi. Benimse aklıma Gillo Pontecorvo’nun Cezayir Savaşı (La Bataille d’Alger) filminden bir sahne gelmişti. Sömürge valisi Cezayir iç savaşından haber geçen Fransalı gazetecileri toplamış, Fransa’yı tutmak zorunda olduklarını dikte ediyordu.
Yıllardır tartışmakta olduğumuz Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 12 Nisan 1991’de yürürlüğe girdi. TMK ‘’komünizm’’, ‘’bölücülük’’ ve ‘’din’’ esasına dayalı devlet kurma, komünizm propagandası, bölücülük propagandası yapmayı suç sayan eski TCK’deki 141-142 ve 163 maddeleri kaldırıldı. TMK’deki değişen infaz sistemiyle ilgili düzenlemeler sağ görüşlülerin tahliyesini sağladı. SosyalDemokrat Halkçı Parti Sol görüşlüler ve Kürtlerle ilgili ortaya çıkan eşitsizliği Anayasa Mahkemes 90’lar Türkiye için en çok savaş demekti. 90’larda gerçekten neler olduğunu anlayabilmemiz için aradan çok uzun zaman geçmesi gerekti, yaşanan savaşı ve sonuçlarını hala hazmedebilmiş değiliz. Ama bütün bunlar yaşanırken, 90’lar aynı zamanda hak mücadelesinin ve direnişin de yıllarıydı. Ülke genelinde ardından gelen pek çok mücadele alanının önünü açan 90’ların savaş ortamındaki yaratıcı sivil itaatsizlik ve mücadele hikayelerini anımsamayı, belleklerimizi tazelemeyi önemli buluyoruz. İlk dosyamız, LGBTİ mücadelesi. Gökkuşağı kaldırımın altından 1993’te çıkmıştı. Önümüzdeki günlerde kadınlardan gazetecilere, çevrecilerden, insan hakları mücadelesine, kampanyalardan eylemlere, 90’ların ‘biz buradayız’ diyen, bugüne kılavuzluk eden, o karanlık günlerde hepimize umut veren anlarını, anılarını ve değerlendirmeleri paylaşacağız. 90’ların Hak Mücadeleleri dosyasında bir bölümü Elif İnce hazırladı, bir bölümü de o günlerin tanıkları, mücadelenin yaratıcıları yazdı. 90’lardan bugüne Alevi mücadelesini araştırmacı yazar Erdoğan Aydın değerlendiriyor. Anadili mücadelesini ve Leyla Zana’nın yemin töreninde, meclis çatısında yankılanan Kürtçe cümlelerini Handan Çağlayan anımsatıyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ilk başkanı Yavuz Önen 90’lardan bugüne Kürt hareketini, İnsan Hakları Derneği genel başkanlarından Hüsnü Öndül ve İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) koordinatörü Feray Salman insan hakları mücadelesini, 90’ların protest müziğini Derya Bengi, kamu emekçilerinin mücadelesini KESK genel başkanlarından Sami Evren, meclisin ilk başörtülü vekili Merve Kavakçı’nın mücadelesini gazeteci Zeynep Erdim kaleme aldı. Gazeteci-yazar, TÜRK-İŞ eski Basın Danışmanı ve halen TES-İŞ danışmanı Sevkuthan Nevsuhan 1990’daki büyük Zonguldak maden direnişini TEKEL direnişine de uğrayarak paylaşıyor. Sezgin Tüzün, 90’ların yerel seçimlerini Kürt hareketi ve ‘’Refah, Saadet, AKP çizgisi odaklı bugünlere bağlayarak yorumladı. Gazeteclerin meslektaşlarını şenlikle cezaevine götüren, cezaevlerinden çıkartan kampanyalarını Erol Önderoğlu anlatıyor. 1 Dakika Karanlık, başörtüsü mücadelesi, gazetecilik ve ifade özgürlüğü kampanyaları, üniversitelerdeki harç protestoları, Bergama’daki altın madenlerine karşı direniş, vicdani ret hareketi, bugün kentsel dönüşüm karşıtı mücadeleye evrilen kent hareketleri önümüzdeki günlerde anımsayacağımız 90’ların yol gösteren olayları... İyi okumalar... (NM/HK)